2015 ve 2016 yıllarında Güneydoğu Anadolu bölgesinde il ve ilçelerinde yapılan terör operasyonlarına karşılık 'Barış Akademisyenleri İnisiyatifi' isimli bir grup akademisyenin imza attığı ‘Bu suça ortak olmayacağız!’ sözde bildirisine imza atan ve konuyla ilgili OMÜ'de basın açıklaması yapan, Prof. Dr. T. Ö., 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında açıklanan KHK ile Ondokuz Mayıs Üniversitesi'ndeki görevinden 22.11.2016 tarihinde ihraç edilmişti.
EYLEMDE AÇIKLAMA YAPMIŞTI
KHK ile meslekten ihraç edilen akademisyenler, sivil toplum örgütleri ile birlikte rektörlük önünde toplanarak ihraç edilmeleri konusunda açıklama yapmış, grup adına konuşan Prof. Dr. T. Ö. imzaladıkları ‘bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı barış bildirisinin ardından meslekten ihraç edildiklerini ifade etmişti.
MEDİCALPARK'TA ÇALIŞMAYA BAŞLADI
Prof. Dr. T. Ö., KHK ile OMÜ'den ihraç edildikten sonra Medicalpark Samsun Hastanesi'nde hasta kabulüne başladı.
CUMHURBAŞKANI AĞIR ELEŞTİRMİŞTİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ''Milletimizin kimin kim olduğunu çok daha yakından anlamalarını, yani önünde bir profesör, doçent bilmem ne olması kimseyi aydın yapmaz, bunlar kapkaranlık insanlardır. Bunlar zalimdir, alçaktır, çünkü zalimlerle birlikte olanlar zalimdir. Katliam yapanlarla beraber olanlar katliam içerisinde oldukları için onlar da aynı suçu işlemişlerdir" sözleriyle sert bir şekilde eleştirdiği akademisyenlerden biri olan Prof. Dr. T. Ö.'nin kamuoyu tarafından AK Parti yakın olduğu bilinen Medicalpark Hastanesi'nde çalışması şaşkınlıkla karşılandı.
DEVLETİ KATLİAM YAPMAKLA SUÇLADI
Medicalpark Hastanesi'nde çalışmaya başlayan akademisyen T. Ö. söz konusu bildiride Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kendi halkına sözde katliam ve bilinçli sürgün uygulamakla suçlamış, devleti vatandaşlarına uyguladığı sözde şiddete son vermeye davet etmişti.
O dönemde akademisyenler tarafından açıklanan işte o bildiri:
Bu suça ortak olmayacağız! Em ê nebin hevparên vî sûcî!
Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!
Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur'da, Silvan'da, Nusaybin'de, Cizre'de, Silopi'de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.
Bu kasıtlı ve planlı kıyım Türkiye'nin kendi hukukunun ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaların, uluslararası teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da ağır bir ihlali niteliğindedir.
Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz.
Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz. Müzakere görüşmelerinde toplumun geniş kesimlerinden bağımsız gözlemcilerin bulunmasını talep ediyor ve bu gözlemciler arasında gönüllü olarak yer almak istediğimizi beyan ediyoruz. Siyasi iktidarın muhalefeti bastırmaya yönelik tüm yaptırımlarına karşı çıkıyoruz.
Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz."