AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, ittifak görüşmeleri için yarın saat 16.00’da bir araya geleceklerini söyledi. Çelik, "Sayın Cumhurbaşkanımız ile Sayın Bahçeli arasında son derece açık diyalog kanalları var. Bir mutabakat arayışı söz konusudur. Bu mutabakat arayışının esası Cumhur İttifakı'nın yerel seçimlerde en güçlü şekilde çıkmasıdır. Siyasi kararlar Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Bahçeli arasında verilecektir" dedi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, parti genel merkezinde MKYK toplantısı ardından basın toplantısı düzenledi. Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, makamında uğradığı silahlı saldırı sonucu şehit olan Rize Emniyet Müdürü Altuğ Verdi’nin ailesiyle görüştüğünü söyleyerek, “Kahraman emniyet müdürümüzü gerek hükümet olarak, gerek parti olarak son yolculuğunda yalnız bırakmayacağız. Ama katılım ne şekilde olacak daha sonra netleşir” dedi. Çelik, saldırıda yaralanan diğer 2 polisin sağlık durumlarının nispeten iyi olduğunu belirtti.
Fransa’da ‘sarı yelekliler’ eylemlerini değerlendiren Çelik, “Toplumsal taleple Vandallığı birbirinden ayırmak lazım. Bu kadar yer yakılıyor, yıkılıyor, eylemlerde bu kadar insan zarara uğruyor ve artık demokrasi konusunda çok öne çıkan aktörler bile bunun artık bir vandalizme dönüştüğünü, Fransa’da hükümetin tehdit edildiğini, cumhuriyetin tehdit edildiğini değerlendirirken bu şekilde teskin edici rol oynaması gereken siyasilerin ya da medya mensuplarının tam tersi tahrik içeren bir rolde olması manidar. Bu kişiler kendi siyasi partilerinin kendi televizyon kanallarının bu şekilde bir vandalizmle karşı karşıya kalmasını mı istiyorlar. Sokağa çok çağrı yapıyorlar; ama ortada toplumsal bir talep değil bir Vandalizm söz konusu. Vandalizm ile demokrasi bir arada yaşamaz. Biz vandalizme de karşıyız aşırı güç kullanılmasına da karşıyız bu göstericilere karşı. Ama ortada karmaşık bir durum var. Bunu masum bir toplumsal talep gibi görmemek lazım” dedi.
TORBA TEKLİF
Bir gazetecinin, “TBMM Genel Kurulu’na gönderilen torba teklifin 48’inci maddesinde, Cumhurbaşkanı bütçenin vergi gelirinden dilediği partinin dilediği belediyesine dilediği kadar para aktarabilecek. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?” sorusuna Çelik, “Belediyelerle ilgili yardım düzenlenmesi yeni bir uygulama değil. Eski uygulamanın devamı niteliğinde. Fakat Anayasa Mahkemesi, bunun bütçe kanununda olmaması gerektiğine, ayrı bir kanunda düzenlenmesi gerektiği yönünde görüş bildirmişti. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildikten sonra bu yapılıyor. İlgili kanunla düzenleniyor, bütçe kanunu dışına çıkarılıyor. Daha önce Maliye Bakanlığına ait olan bu yetki yeni sistemin doğası icabı Sayın Cumhurbaşkanı’na veriliyor. Bu farklı belediyelere kullandırılabilen bir bütçedir. Ve bu bütçe sadece yatırım odaklı kullanılabilir. Çeşitli illerin ihtiyaçlarını göre, yatırım taleplerinin yerine getirilmesine dönük olarak kullanılan bir bütçedir. Yeni bir durum söz konusu değildir” diyerek cevap verdi.
KILIÇDAROĞLU'NUN BÜTÇE KONUŞMASINA CEVAP
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun TBMM’deki bütçe konuşmasındaki eleştirilerine de cevap veren Çelik, şöyle dedi:
“Tamamen ne rakamlar açısından, ne argümanlar açısından, ne pozisyonlar açısından haklı bir yere oturmayan konuşma. Ben bunu Türkiye’yi yönetmek gibi bir iddiası olmayan bir genel başkanın, herhangi bir iddiayla da kendisinin anılmasının mümkün olmadığı bir genel başkanın konuşması olarak değerlendiriyorum. Bütçe konuşmaları meclisin en ilgi çeken konuşmalarıdır. Fakat şimdiye kadar cumhuriyet tarihinde en vasıfsız ve en çelimsiz konuşma maalesef Sayın Kılıçdaroğlu tarafından gerçekleştirilmiştir. 15 Temmuz FETÖ saldırısından bahsederken ‘darbe girişimi’ diyorlar; fakat 20 Temmuz’da yüce meclisin aldığı bir karara ‘darbe’ diyorlar. Bu zihniyet öteden beri bizim mücadele ettiğimiz zihniyet. Seçilmişin yaptığını darbe olarak gören; ama herhangi bir şekilde yargısal veya askeri vesayet ortaya çıktığı zaman bunu ‘cumhuriyeti korumak ve kollamak’ olarak adlandıran bir zihniyet. Türkiye ne çekmişse bu zihniyetten çekmiştir. Bunu önce FETÖ başlattı, daha sonra CHP tarafından devam ettiriliyor. Yapmak istedikleri 15 Temmuz darbe girişimin hafifletmek, onun yerine meşru hükümeti suçlamak şeklinde FETÖ’nün darbe girişimini sulandırmak, ona mazeretler aramak şeklinde bir yaklaşım devam ediyor. Bu zihniyet birliğine işaret ediyor. Yani vesayetçi bir zihniyet birliği, seçilmiş hükümete karşı alerjisi olan bir yaklaşım. Her kim ki 15 Temmuz’dakine ‘darbe girişimi’ dedikten sonra 20 Temmuz’a ‘darbe’ diyorsa esasında o 15 Temmuz’daki darbe girişimiyle ideolojik akrabalıktan kurtulamıyor demektir. Öteden beri askeri vesayetten, yargı vesayetinden yana olmuş bir zihniyet bir türlü bunu içine sindiremiyor.”
‘YARIN SAAT 16.00’DA BİR ARAYA GELECEKLER’
Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Bahçeli’nin, ittifak görüşmeleri için yarın saat 16.00’da bir araya geleceklerini söyledi. Çelik, “Sayın Cumhurbaşkanımız ile Sayın Bahçeli arasında son derece açık diyalog kanalları var. İstedikleri takdirde, her iki taraftan birinin isteğiyle programlarının uygunluğuna göre bir araya gelebiliyorlar. Yarın da saat 16.00’da bir araya gelecekler. Bir mutabakat arayışı söz konusudur. Bu mutabakat arayışının esası Cumhur İttifakı'nın yerel seçimlerde en güçlü şekilde çıkmasıdır. Siyasi kararlar Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Bahçeli arasında verilecektir. İllerle ilgili somut olarak bir şey söyleyebilecek durumda değilim. Mutabakat tam olarak gerçekleşene kadar illerle ilgili somut bir şey söyleyebilecek durumda değilim. Cumhur İttifakı'nın her yerde güçlü bir şekilde başarılı olması, bir takım ülkemize zarar veren siyasi mekanizmaların gücünü artıracak yollara ulaşamamaları ve bu ülkeyi geriye götürmüş, bu ülkenin gelişmesinin önünü tıkamış demokratik siyasetle uyum içinde olmayan zihniyet ve ittifakların karşısında cumhur ittifakının güçlü bir şekilde galip gelmesi için mutabakat arayışları sürüyor. Gayet memnuniyet verici, verimli bir şekilde ilerliyor” dedi.
TSK’DA KADIN PERSONELE BAŞÖRTÜ
TSK’da kadın personele başörtüsü serbestisi getiren düzenlemenin yürütmesinin durdurulması talebinin reddine karşı Danıştay Savcısı'nın karşı görüşünü değerlendiren Çelik, “Türkiye’nin temel hak ve hürriyetler konusunda geldiği aşama, verilen mücadele son derece nettir. Laiklik ilkesi her zaman için özgürleştirici bir arada yaşama ilkesi olarak değerlendirilmelidir. Özgürleştirmek yerine temel hak ve hürriyetlerden geriye gidecek şekilde, ya da bir arada yaşama duygusunu pekiştirmek yerine yeni kutuplaştırmalar yaratacak şekilde, laiklik ilkesinin yorumlanmasından ve uygulanmasından, laikliğin bir laiksizim olarak, bir ideolojik tutum olarak ortaya koyulmasından bu ülke çok acı çekmiştir. Bu ideolojik fanatizm, Türkiye’ye acı çektiren, öğrencilerin üniversite kapısında bekletilmesine yol açan bir takım insanların en temel hakkı olan eğitim öğretim hakkının engellenmesi olarak kullanılmıştır. Bu ideolojik fanatizmin geride bırakıldığını, laiklik ilkesinin özgürleştirici bir arada yaşama ilkesi olarak değerlendirilmesi konusunda yaygın bir anlayış olduğunu telakki ediyorduk. Ama bu savcının değerlendirmesinde yine Türkiye’nin o eski çektiği acılardaki ideolojik yaklaşımı andıran bir tablo ortaya çıkması üzücü olmuştur. Demek ki zihniyet düzeyinde bu konuda alınması gereken çok yol vardır” diye konuştu.
‘KILIÇDAROĞLU’NUN VAADİNİ BİZ ZATEN UYGULUYORUZ’
Ömer Çelik, CHP’li belediyelerde asgari ücretin 2200 TL olacağı vaadini de değerlendirerek, “Belediyelerde çalışan taşeron işçilerin belediye şirketlerine geçişleri sürecinde en büyük sorun ve direncin yaşandığı belediyeler CHP’li belediyelerdi. Bizim belediyelerde kamu işçilerinin imkanları Sayın Kılıçdaroğlu’nun vaat ettiğinin çok ötesinde. Bu genel merkezimiz açısından da bu geçerlidir. Onun vaat olarak koyduğu şeyi biz zaten uyguluyoruz. Bu zaten çoğu kez böyle oluyor. Sayın Kılıçdaroğlu’ndan bir şey vaat olarak çıkıyor, bir bakılıyor ki AK Parti bunu çoktan uyguluyor zaten” dedi.
CEMAL KAŞIKÇI CİNAYETİ
Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili iki şüphelinin iade talebinin Suudi Arabistan tarafından reddedilmesini değerlendiren Çelik, şunları söyledi:
“Biz bu cinayetin bütün unsurlarıyla ortaya çıkması için işbirliğine açık bir şekilde bu çağrıları yaptık. En son buraya başsavcılarını gönderdiler. Fakat başsavcıları işbirliği yapmak üzere gelmemiştir. Tamamen Türk tarafındaki bilgilerin sınırı ve derinliğini ölçmek üzere gelmişti. Bunun ötesinde atılan bir adım yok. Hiç kimseyi peşinen suçlamıyoruz. Ama hiçbir şekilde de bu olayın üstünün örtülmesine müsaade etmeyeceğiz. Hiç kimseye karşı peşin bir suçlayıcı tavrımız yok. Ama kimsenin de bu olayın üstünü örtmesine dönük olarak taktiklere başvurması karşısında suskun kalmayacağız. Bu tarihe kaydedilecek en ağır, en alçakça cinayetlerden birisidir. Bir gazeteci hunharca bir şekilde katledilmiştir. Aradığımız şey hakikattir, gerçeği arıyoruz. Gerçeğin ortaya çıkarılması için de tam bir işbirliği içinde olunması gerekir. Hiç kimse Suudi Arabistan’da bu kişilerin sağlıklı bir şekilde sorgulanacağını düşünmüyor. Şeffaf ve uluslararası bir soruşturma gerekir. Kardeş Suudi Arabistan’ın, Suudi Arabistan halkının bizim bu yöndeki çabalarımızın, hakikatin açığa çıkması çabaları olduğunu görmesi ve esasında bunun arkasında kim varsa, emri veren kimse, uygulayanlar kimse bunun açığa çıkmasından başka bir gayretimizin olmadığının altının çizilmesi gerekiyor. Bu zamana yayılarak, yan yollara saptırarak örtbas edilecek bir eylem değildir. Bütün dünya bunu takip etmektedir. Bizim talebimiz karşılanmış olsaydı, bütün dünyaya gerçeğin ortaya çıkması için işbirliği yapmak istediklerini göstermiş olacaklardı. Şeffaf bir soruşturma için bir adım atmış olacaklardı. Ama bu talebimize olumsuz yanıt vererek gerçeğin ortaya çıkması için işbirliğinde bulunmayacaklarını, şeffaf bir soruşturmadan uzak durduklarını göstermiş oldular.”
HAKAN FİDAN’IN ABD ZİYARETİ
MİT Başkanı Hakan Fidan’ın ABD ziyareti de sorulan Çelik, “MİT Başkanı da dahil olmak üzere bütün görevliler, Sayın Cumhurbaşkanımızın bilgisi dahilinde hareket ederler. Bunların çoğu genel olarak faaliyetlerinden, seyahatlerinden, temaslarından Sayın Cumhurbaşkanımızın mutlak suretle bilgisi vardır. Bazı detaylar söz konusu olduğunda da ilgili kişiler bu görüşmeleri yaptıktan sonra döndüklerinde Sayın Cumhurbaşkanımıza bilgi verirler. Bu da bu şekilde gerçekleşmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız bu seyahatle ilgili, genel olduğu kısmıyla ilgili o gün açıkladı. Diğer detayla ilgili kısmından haberdar olmadığını söyledi. Nitekim MİT Başkanımız da döner dönmez yaptığı temaslarla ilgili olarak bir bilgi vermiştir. MİT Başkanımız TBMM yerine sanki ABD senatosunu tercih etmiş gibisinden bir şey ortaya çıkıyor. Bu çok büyük bir haksızlık olur. Türkiye’nin milli bir kurumuna bu şekilde haksızca saldırmak herhangi bir parlamento üyesine bir kazanç getirmez. Gittiğinde de ABD senatosunun herhangi bir organına ya da komisyonuna bir sunum yapmamıştır. Resmi bir sunum söz konusu değildir. Bir güvenlik forumunun inisiyatifi çerçevesinde çeşitli komitelere ait birkaç senatörle bir buluşması söz konusudur” dedi.
‘SINIRDA TEHDİT GÖRÜLDÜĞÜ ANDA HAREKETE GEÇİLECEKTİR’
ABD’nin Suriye’nin kuzey doğusunda 35-40 bin kişiyi eğiteceğine ilişkin haberleri hatırlatan Ömer Çelik, “Bunların hiç birini iyi niyetli yaklaşımlar olarak görmüyoruz. DEAŞ’a karşı savaş bahanesiyle oradaki terör örgütlerine TIR’lar dolusu silah aktarıldı. Bunu yapanlar dar vizyonlu bir bakış açısıyla bunu gerçekleştiriyor. Bu yanlış yöntemlere bir daha başvurulmaması gerekir. Orada 35-40 bin kişiyi eğitmekten bahsetmek, oradaki terör örgütlerine bir destek olarak okunur. Türkiye, karşısındaki güç ve kuvvet kim olursa olsun, milli güvenliğine bir tehdit olduğu zaman bu tehdidi bertaraf etmek için anında harekete geçecektir. Bu konuda güvenlik güçlerimiz, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları çok açıktır. Türkiye’nin sınırının dibinde bir tehdit görüldüğü ada tehdidin bertaraf edilmesi için harekete geçme konusunda tereddüt yoktur” dedi.