Samsun Barosu'nda basın mensuplarını ağırlayan Baro Başkanı Av. Kerami Gürbüz, 15 Temmuz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve avukatlık mesleğinin sorunları hakkında basın açıklaması yaptı.
Öncelikle 15 Temmuz hain darbe girişimini lanetlediklerini belirten Av. Kerami Gürbüz, "15 Temmuz 2016 gecesi ülkemizde yine bir darbe girişimi yaşanmış, bir grup üniformalı terörist kendisine milletin can güvenliğini korumak için emanet edilen silahın namlusunu milletine çevirmiştir. Ancak bu kez darbeye yeltenenler, başta cumhurbaşkanımız olmak üzere devletimizi idare edenlerin, iktidarıyla muhalefetiyle siyasi partilerin, medya organlarının ve tabii ki milletimizin kararlı ve dik duruşu ile karşılaşmışlar ve amaçlarına ulaşamamışlardır. Bu terörist darbe kalkışmasını planlayanları, emrini verenleri, uygulayanları ve bundan her ne şekilde olursa olsun nemalanmak hesabında olanları bir kez daha lanetliyoruz. O gece darbeci teröristlere karşı kahramanca direnirken şehit düşen vatandaşlarımıza da yüce Allah’tan rahmet diliyoruz. Mekanları cennet olsun! Başta Gazi TBMM olmak üzere, devletimizin en stratejik noktalarını bombalayan ve darbe kalkışmasına direnen asker-polis-sivil en az 250 vatandaşımızın şehit olmasına sebep olan canilerin en ağır şekilde cezalandırılmalarını ve asla ilerleyen süreçte bu cezaların affının kesinlikle gündeme gelmemesini talep ediyoruz.15 Temmuz’daki kalkışma, bize halen birilerinin demokrasi dışı illegal yöntemlerden medet umduklarını bir kez daha göstermiştir. Halbuki herkes, her kurum, mevki ve sıfatı her ne olursa olsun her vatandaş sandığa ve sandıktan çıkana saygı duymak zorundadır. Sandıktan çıkan da her kim olursa olsun demokratik hukuk kurallarının dışına asla çıkmadan milletine hizmet etmek zorundadır. Sandıkla gelen sandıkla gitmeli, sandıkta iktidara getirilen de, muhalefet görevi verilen de kendilerine verilen bu görevin bilincinde olmalıdır. Demokrasinin tartışılmaz en temel ve en sade kuralı budur. Buna rağmen bu kural ülkemizde çiğnenmeye kalkılıyor ve birileri halen üniforma ve postaldan medet umuyorsa bunun tek bir sebebi vardır: Türkiye’de bugüne kadar darbecilerden ve darbelerden medet umanlardan demokratik hukuk kuralları çerçevesinde hesap sorulmamıştır, hesap sorulamamıştır. Bugün bu hesabın hukuk çerçevesinde sorulması için tarihi bir fırsat doğmuştur. Bu fırsat hakkıyla kullanılmalı, hak edenler en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Tüm bunlar yapılırken, hukukun en temel, tartışılmaz ve vazgeçilmez ilkeleri olan 'adil yargılama ilkesi'nden, 'masuniyet karinesi'nden, 'suçta ve cezada yasallık ilkesi'nden, 'suçta ve cezada şahsilik ilkesi'nden asla taviz verilmemeli, özellikle tutuklamalar ve tutuklama süreleri bir cezaya dönüştürülmemelidir" dedi.
"Reform niteliğinde yasal düzenlemelere ihtiyacımız var"
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yargı ve avukatlığın sorunlarına çözüm bulunması gerektiğini belirten Gürbüz, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtiğimiz ve bu sistemin hükümetinin birkaç gün önce kurulduğu bir zamanda genelde yargının özelde avukatlığın problemlerini ve beklentilerini sizler aracılığıyla yetkili makamlara iletmek isteriz. Öncelikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ve yeni kurulan hükümetin devletimiz ve Türk milleti için hayırlı, uğurlu, başarılı ve verimli olmasını dileriz. Yeni dönemde yargının ve avukatlığın artık kronikleşmiş problemlerine neşter vurulmasını talep ediyoruz. Bunun için bir takım reform niteliğinde yasal düzenlemelere ihtiyacımız var. Her şeyden önce 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu ile 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun günün şartlarına göre yeniden düzenlenmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Yargının üç unsurundan birinde dahi eksiklik ve aksaklık olması durumunda bunun adalet hizmetinin kalitesine olumsuz yansıdığı/yansıyacağı tartışılmaz bir gerçektir. Öyleyse yargının tüm unsurları için mümkün olduğunca en nitelikli/yetkin hukukçuları yetiştirmek ve seçmek zorundayız. Bunun için başta Hukuk Fakültelerinin eğitim kalitesiyle ve hakimlik-savcılık ile avukatlığa kabulün şartlarının düzenlenmesiyle ilgili olmak üzere bir takım yasal ve yönetsel düzenlemelere ihtiyacımız bulunmaktadır. Bunları maddeler halinde şu şekilde sıralayabiliriz: Hukuk Fakültelerindeki her bir ana bilim dalında Doçent ve Yardımcı Doçent düzeyinde en az bir öğretim üyesi istihdam edilme imkanı yok ise, Hukuk Fakültesi açılmasına müsaade edilmemelidir. Hukuk Fakültelerinde mevcut öğrenci kontenjanları öğrenci mevcudunun ¼ üne kadar düşürülerek öğrenci kabulü yapılmalıdır. Adalet Bakanlığı, Türkiye Barolar Birliği ile ÖSYM’nin koordinasyonunda sadece hukuk fakültesi mezunlarının girebileceği, her yıl bir ya da iki kez merkezi sistemle yapılacak 'Devlet Hukuk Sınavı' gerçekleştirilmelidir. Bu sınavı kazananlar diğer şartları da taşıyorlar ise avukatlık stajına kabul edilmelidirler. Stajyer avukat 6 ayı yargı kurumlarında, 6 ayı staj eğitim merkezlerinde ve bir yılı da avukat yanında olmak üzere iki yıl staj yapmalıdır. Ancak bu süreç içerisinde stajyer avukata Adalet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve TBB’nin birlikte oluşturacakları bir fondan asgari ücretin altında olmamak kaydıyla maddi destek sağlanmalıdır. Hakimlik ve savcılık görevine kabulde, 'Devlet Hukuk Sınavı'nı kazanıp, avukatlık stajını tamamlamak ve aktif olarak, fiilen en az 7 yıl avukatlık yapmak şartı getirilmelidir. Hakimlik, savcılık ve avukatlıkta uzmanlaşma zorunlu olmalıdır" diye konuştu.
Basın toplantısına ayrıca Samsun Barosu Yönetim Kurulu üyeleri de katıldı.