Mersin 8. Asliye Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, geçen yıl 18 Ağustos'ta hastası H.T.'ye (23) cinsel saldırıda bulunduğu iddiasıyla hakkında dava açılan tutuksuz doktor T.H. ve taraf avukatları katıldı. T.H. savunmasında, "kıl dönmesi" şikayetiyle gelen hastasının kendisine sarkıntılık yaptığını ileri sürerek, "Ben Şehir Hastanesinde doktor olarak görev yapıyorum. Olay tarihinden bir gün önce kendisini önceden tanımadığım müşteki kıl dönmesi şikayeti ile müracaat etmişti. Kuyruk sokumunda bulunan kıl dönmesine cerrahi müdahalede bulundum. Pansuman yaptırması, daha sonra da ameliyat olması önerisinde bulunup gönderdim. Ertesi günü müşteki yeniden gelmiş, kimliği üzerinde yokmuş, randevu da almamış, pansuman yapmamı istiyordu. Kimliksiz ve randevusuz olduğu için önce kabul etmedik. Ağrısının olduğunu söyleyip ısrarcı olunca randevulu hastalar bitinceye kadar beklettik, onlar bitince müştekiyi tekrar aldım. Bir gün önce müdahale ettiğim yarasına bakarken müşteki benim hakkımda 'hoş birisiniz, kibar birisiniz' gibi şeyler söylemeye başladı. Bacağıma dokunmaya çalıştı. Ben bundan rahatsız olunca müdahaleyi bitirdim ve müştekiye bundan sonra pansuman ve ameliyatını başka bir doktora yaptırmasını söyleyerek gönderdim" dedi.
Bu olaydan sonra hastanın bir kadınla yeniden yanına geldiğini belirten T.H., "Kadın benimle özel olarak konuşmak istediğini söyledi. Yanında müştekiyi de gördüm. Sesi yükselmeye başlayınca hastanenin güvenlik görevlilerinin olduğu yere götürerek orada konuşabileceğimizi söyledim. Bu şekilde güvenlik görevlilerinin olduğu yere gittik, orada da Ö. ve müştekinin nişanlısını olduğunu öğrendiğim diğer şahıs bana bağırıp çağırmaya başladılar. Güvenlik görevlilerine durumu söyleyip müdahale etmelerini söyledim ve oradan ayrıldım. Eve gittiğimde polis tarafından ifadeye çağırıldım. Karakola gittiğimde o gün üzerimde bulunan kıyafetleri istediler. Kıyafetleri değiştirmiş olduğum için eşime telefon edip getirmesini istedim. O da getirip polise teslim etti. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Müştekiye müdahalede bulunduğum saatler 14.30-15.00 sıralarıydı, hastanenin yoğun olduğu saatlerdi. Müdahaleyi muayene odası içerisinde yaptım. Birkaç yıldır hemşireleri aldıkları için muayene odasında hemşire yoktu, muayene odasının kapısı kilitli olmadığı için dışarıdan hastalar kapıyı açıp içeriye giriyor. Müşteki de bu şekilde girmişti, yani her an kapıdan birisi girebilecek durumda idi. Muayene sırasında bağcıklı forma giyiyorum, kemer tarzı bir şey takmıyorum. Muayene bittikten sonra müşteki 'gidebilir miyim, ameliyatı ne zaman yapacaksınız' dedi. Ben de ameliyatı başka bir doktora yaptırmasını, gidebileceğini söyledim. İç çamaşırım üzerinden tespit edilen vücut sıvısı müdahale sırasında bulaşmış olabileceği gibi iç çamaşırımı attığım yerden veya inceleme sırasında bulaşmış olabilir" diye konuştu.
KENDİME HAKİM OLAMADIM
Müşteki H.T. ise olay günü kıl dönmesi rahatsızlığı olduğunu ve 182'yi arayarak randevu aldığını söyledi. Doktor tercihi yapmadığını ve otomatik olarak sanığa randevunun verildiğini kaydeden H.T., "Olay tarihinden bir gün önce hastaneye gittim, sanık kıl dönmesi olan yere müdahale yaptı. O gün herhangi bir beni rahatsız edici eylemi olmadı. Ertesi günü pansuman için tekrar gelmem gerektiğini söyledi. Ben aile hekiminde de yaptırabilirim dedim ancak müdahaleyi kendisi yaptığı için pansumanı kendisinin yapması gerektiğini söyledi. Olay tarihinde tekrar hastaneye gittim. Kimliğimi evde unutmuş olduğumu fark ettim. Sanığa söyledim. Sorun olmadığını, randevulu hastalarından sonra işlem yapacağını söyledi. Beni çağırdı, odasında yaramı açtı. Bu sırada diğer hastalar kapıyı çaldılar. Bana giyinip koridorda beklememi, diğer hastalardan sonra müdahale edeceğini söyledi. Söylediğini yaptım, bu şekilde iki kez daha müdahale için odasına girdim, hastalar kapıyı çaldığı için beni dışarıya gönderdi. Son kez girdiğimde kapıyı kilitlediğinin sesini duydum. Yaramı açtı ve müdahale ederken göğsümde de kıl dönmesi olabileceğini söyleyip, göğüslerime dokundu. Şaşırmıştım ancak kötüye yormak istemedim. Yaramın acıdığını söyleyince masaj yapayım diyerek, sırtımı ve kalçalarıma dokunmaya başladı. Çıplak elleriyle dokunuyordu. Ben huzursuz olup, kalkmak istediğimde 'müdahale bitmedi' diyerek, bırakmadı. Daha sonra cinsel organı ile kalçama dokunduğunu hissettim. Ayrıca eliyle özel bölgeme de dokundu. Bunun üzerine tepki gösterip, çıkacağımı söyledim. Kendisi benden özür diledi. 'Kendime hakim olamadım' dedi. Daha sonra tedaviyi başka bir doktorda devam edebileceğimi söyledi. Çıktıktan sonra ablamı ve teyzemi aradım. Teyzem ile birlikte nişanlım hastaneye geldiler. Sanık ile görüşmek istedik, acil ameliyatı olduğunu söyleyip gitmek istedi. Teyzem ve nişanlım tepki gösterince benden özür diledi. 'Bu olay aramızda kalsın, ne istersen yapmaya hazırım' dedi. Ben de 'namusum satılık değil' diye kızarak, kendisine bir kere vurdum. Sanıktan şikayetçiyim" ifadelerini kullandı.
Tanıkların da dinlenmesinin ardından mahkeme savcısı, esasa ilişkin mütalaasında, sanığın iç çamaşırındaki incelemede hem kendisinin hem müştekinin DNA'sına ilişkin kalıntılar tespit edildiğini, T.H.'nin "kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak cinsel saldırı" suçundan cezalandırılması gerektiğini belirtti.
Mahkeme hakimi, "kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak cinsel saldırı" suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırdığı sanığın mevcut halinin devamına karar verdi.