Sene 1991...
Refah Partisi, MÇP ve IDP’nin oluşturduğu 3’lü ittifak seçime giriyor.
Samsun 2 bölge halinde seçimde ve tercihli oy sistemi kullanılacak...
İttifakın 2. sıra adayı tercih oylarında Türkiye ortalamasının üstünde bir oranla oy alıyor...
Ancak yüzde 33’lük seçim barajına takıldığı için maalesef seçilemiyor.
Sene 2004...
AK Parti, Samsun’un bir ilçesinde belediye başkanlığı anketi yaptırıyor...
Yüzde 80 gibi tercih oranına sahip olan aday adayı belediye başkanlığına aday gösterilmiyor...
Her şeye rağmen siyasete asla küsme yok...
Durmak yok yola devam hali devam ediyor...
Sene 2009...
Yine aynı ilçede anket sonuçlarını değerlendiren Ak Parti bu kez seçimi kaybetme ihtimaline karşı 2004 yılında aday göstermediği o ismi aday gösteriyor...
2009 seçimleri zor bir adaya karşı kazanılıyor...
Sene 2014...
Yine o isim aday...
Seçimleri bu sefer farklı kazanıyor...
Güle oynaya hem de...
Sene 2018...
Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz sürpriz bir şekilde milletvekili adayı olmak için görevinden istifa ediyor...
2009 yılından bu yana başkanlık yapan yukarıda bahsettiğimiz isim bütün şehrin dengeleri düşünülerek büyükşehire atanıyor...
En tepeden...
Ne büyük onur değil mi?
Şimdi bunları niye yazdık?
Yukarıda yazılanların hepsi dışarıdan bir gözle yapılan siyasi bir analiz...
İşin iç yüzü o kadar basit değil elbette...
Bahsedilen dönemler arasında neler yaşandığını olayları daha iyi anlamamız açısından önem taşıyor...
Yazımızda bahsettiğimiz bu kişi aslında tam bir gönül adamı...
Şimdi gönül adamı nedir diye bilirsiniz?
Hemen açıklayalım;
Gönül adamı insanların kalbine girmiş ve orada yer etmiş kişidir...
Bir insanın gönlüne girmiş iseniz yaptığınız işin, kim olduğunuzun, sosyo-kültürel durumunuzun, siyasi görüşünüzün bir önemi yoktur... Kişi sizi siz olduğunuz için seviyordur...
Makamınızın mevkiinizin de bir önemi yoktur...
Gece saat kaç olursa olsun her derdinizde onu ararsınız...
Başınız dara düştüğünde yardımınıza ilk o koşar...
Bu yüzdendir ki acınızı da, mutluluğunuzu da hep o paylaşır...
Dürüstlüğü ile güven verir, cesareti ile dağları aşarsınız sanki...
Gelelim siyasetle ilişkisine...
Klasik siyasi düzeninde halk bir temsilci seçer...
Bu temsilcinin kendisine hizmetini değerlendirerek yeniden tercih eder veya etmez...
Yine bildiğiniz gibi insanların olaylara bakış açısı farklı olabilir...
Biri memnun iken bir diğeri mutsuzdur mesela...
İşte tam da burada gönül adamlığı devreye girer...
Bir siyasetçi düşünün görev bölgesinde neredeyse tüm izdivaçlarda ya kız istemiş, ya nikah kıymış sevinci paylaşmış...
Her cenazede acıyı yüklenmiş...
Bir siyasetçi düşünün geleceğin teminatı gençler okuyabilsin diye yeri gelmiş çalışmakta olduğu eğitim kurumundan maaş almamış...
Bir başkan düşünün ki halkın çoğunluğu ona ya 'hocam' ya 'abi' diyor...
Karşısındakine değer veren...
Her daim güler yüzlü...
Siyasetten bir beklentisi olmayan...
Beklentisi olmadıkça daha da yükselen...
Toplum nezdinde itibar gören...
vs.vs.vs...
Bunların hepsi bir tesadüf mü?
O bir öğretmen de üstelik...
Bir tane evi olabilmiş bu hayatta...
Kendine ait arabasını seçimlerde satıp masraflara kullanmış...
64 yılda dolu dolu bir hayat....
Boşa geçen hiç bir şey yok...
En önemlisi de Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın belediye başkanlarından istediği tevazu mu?
Yok yok ta kendisi...
Hesapsız yaşamanın, halkla el ele gönül gönüle olmanın, alınan duaların Rabbimiz katında değer görmesidir...
Hayatta hiç bir şey tesadüf değildir...
Nasıl yaşarsan, o şekilde karşılık görmedir hayat...
O hep gönül adamı olarak yaşadı...
Şimdi halkın gönlünde olmaya devam ediyor...
Bugünkü açıklamalardan sonra Sayın Zihni Şahin şunu diyordur herhalde;
''Mesajınız alındı Sayın Cumhurbaşkanım!
Biz buradayız, halkın içinde...
Çay da var, kahve de...
Samsun simidi bize yetiyor bile...
Biraz da beyaz peynir oldu mu?
Samsun kazan biz kepçe misali çalışmaya devam...
Halk yanımızda oldukça gerisi teferruat...
Buradayız efendim...
Emrettiğiniz gibi...
Halkın tam da kalbinde...''
Sizce de öyle mi değil mi?