OMÜ Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Karadeniz Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Turgut, Kronik Myeloid Lösemi (KML) hastalarının, virüs bulaş riskinden kaçınmasını ve enfeksiyonun bulaşmasını önlemek için yetkililer tarafından kısıtlayıcı önlemleri sıkı bir şekilde yerine getirmelerinin önerildiğini belirtti.
HASTALIK ERKEKLERDE DAHA SIK GÖRÜNÜYOR
KML hastalığının kemik iliğinde myeloid hücrelerin artması, düzensiz büyümesi ve bu hücrelerin kanda birikmesi ile karakterize edilen beyaz kan hücre kanseri olduğunu hatırlatan Turgut, hastalığın erkeklerde daha sık olduğunu ifade etti.
KML hastalığının bir erişkin yaş hastalığı ve en sık görüldüğü yaş grubunun 30-60 yaş olduğunu bildiren Turgut, "Çocuklarda ve 25 yaş altında nadir görülmektedir. Batılı ülkelerde görülme oranı yüz binde ikidir. Bu oran, erişkin lösemi olgularının yüzde 15-20'sini oluşturmaktadır. KML'nin Türkiye'de görülme sıklığı tam olarak bilinmemektedir. KML'ye bilinen bir ailevi eğilim olmasa da nadir aileler tanımlanmıştır. Erkeklerde kadınlara göre daha sık görülür." açıklamasında bulundu.
KLM BELİRTİ VERMEDEN SEYREDEBİLİR
KML'nin üç veya iki fazlı bir klinik seyri olduğunu anlatan Turgut, şunları kaydetti:
"KML'de klinik bulgular, bildirilen seriler arasında farklılık gösterir ve ayrıca tanı anındaki hastalığın evresine bağlıdır. Hastaların yüzde 20 ila 50'si sessiz ve sinsidir. KML, günümüzde herhangi bir belirti vermeden rutin tahliller sırasında da yakalanabilir. Hastaların yüzde 10-30'unda ise rutin muayene sırasında dalak büyüklüğü tespit edilir. Dalak büyümesinin yol açtığı karın ve sindirim sistemiyle ilgili yakınmalar sindirim güçlüğü, karında gerginlik ve dolgunluk duygusu, kimi zaman karnın sol yanında ağrı şeklinde kendisini gösterebilir. Semptomatik hastalar arasında yorgunluk, halsizlik, kilo kaybı, aşırı terleme, karında dolgunluk ve pıhtılaşma bozukluklarına bağlı kanama atakları gibi sistemik belirtiler görülebilir."
KML hastalarının koronavirüs hastalığı için yüksek riskli grupta olmadığını ifade eden Prof. Dr. Turgut, şu değerlendirmelerde bulundu.
"KML tedavisinde kullanılan tirozin kinaz inhibitörlerinin bağışıklık sistemini klinik olarak anlamlı düzeyde baskılamadığı görülmektedir. Hastalar KML ile ilişkili olmayan nedenlerle ciddi enfeksiyon riski altında olabilir. TKİ tedavisi alan KML hastalarının, virüs bulaş riskinden kaçınmasını ve enfeksiyonun bulaşmasını önlemek için yetkililer tarafından önerilen kısıtlayıcı önlemleri sıkı bir şekilde yerine getirmeleri önerilmektedir. Hastaların, doktor önerisi olmadan tedavilerini kesmemelerini veya azaltmamalarını önermekteyiz."