Aydın’ın Söke ilçesinde 1963 yılından bu yana üretim yapan Söke Un fabrikasında inceleme yapıp gazetecilerin sorularını cevaplayan Söke Un Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Eren Gürhan Ulusoy, Türkiye ve dünyadaki tahıl ve un sektörünü değerlendirdi.
TÜRKİYE'DE AYLIK 1.1 MİLYON TON UNLU MAMUL TÜKETİLİYOR
Türkiye'de un ve unlu mamuller sektörüne yönelik aylık olarak yaklaşık 1.1 milyon tonluk bir tüketim yapıldığını ifade eden Ulusoy, "Yıllık bazda baktığımızda da 13 milyon tona yaklaşan bir tüketim söz konusu. Ülkemizde toplam buğday üretimi yıllık olarak 19-20 milyon ton arasında değişirken, tüketimse 21 milyon ton seviyesinde. Burada unun dışında makarna, bisküvi, bulgur gibi tüketim alanları var. Bir kısım yemlik olarak kullanılırken, geri kalanı da tohumluk olarak kullanıyor. Tabi buğdayın ham madde olarak kullanılan sektörler arasında un sektörü en büyük sektör" diyerek Türkiye’nin herhangi bir krizde en az etkilenecek ülkelerden biri olduğunu belirtti.
TÜRKİYE'NİN İHTİYACININ NEREDEYSE YÜZDE 90'INI ÜRETEBİLİYOR DURUMDAYIZ
Dünyanın gıda konusuna en önemli dönemeçlerinden birinin 2050 yılında dünya nüfusunun 10 milyarı aşacağının öngörüldüğü nokta olacağını ve Türkiye'deki gıda krizinin yaşanıp yaşanmamasının nüfustaki artış ile birlikte üretimdeki artışa bağlı olacağının öngörüldüğünü kaydeden Ulusoy, "10 milyar insanı beslemek için dünyanın şu anda ürettiği gıdadan yüzde 40 daha fazla gıdayı üretmesi lazım. Bu gerçek uzun yıllardır da konuşuluyor. Biz bu sektörün içerisinde oyuncular olarak on yıldan fazladır bunu konuşuyoruz ama bütün tüketicilerin ve dünyanın gündemine bu konu pandemi dönemiyle birlikte girdi. Bunun dışında küresel iklim krizinin oluşturduğu etkileri tarımda daha çok görmeye başladık ve en sonda tedarik zincirinde önemli bir kesintiye sebebiyet veren Rusya-Ukrayna Savaşı bize bu ürünlerin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha hatırlattı. Tarım bir döngü. Tarımda eğer çiftçiye kazandırabilirseniz, gelir oluşturabilirseniz üretimini arttırır. Kazandıramaz ve zarar ettirirseniz üretimini noktalandırır. Dolayısıyla bu döngünün içerisinde bir tarafta da tüketici var. Tüketici de tarım ürünlerinde bir daralma olduğunda enflasyon ve fiyat artışı ile karşılaşıyor. Bu ikisinin arasındaki dengeyi bulmanız oldukça önemli. Çünkü fiyatlar çok düşük olursa çiftçi ekmeyecek, çok yüksek olursa da tüketici zorlanacak. Bu denge kurulduktan sonraki önemli bir diğer adım ise verimlilik. Dünyada şu ana kadar tarım ile ilgili teknolojilerde yaşanan gelişmeler aslında bizim bu sorunu bugüne kadar yaşamamıza sebebiyet verdi. Çünkü verimin sürekli olarak arttığını gördük” dedi.
TÜRKİYE'DE 20 YILDA BİRİM ALANDAKİ VERİM2.2 TONDAN 2.8 TONA YÜKSELDİ
Türkiye'de 2000 yılında 1 hektar alandan ortalama 2.2 ton buğday hasat edilirken bugün bu üretimin yüzde 30’luk bir artış ile 2.8 tona ulaştığını kaydeden Söke Un Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Eren Günhan Ulusoy, “Eğer bu olmasaydı Türkiye bugün ithal ettiğinin iki katını ithal etmek zorunda kalırdı. Tüm arzımızın ancak yüzde 40'ını üretiyor olurduk. Ama bugün tüm Türkiye'nin ihtiyacının neredeyse yüzde 90'ını üretebiliyor durumdayız. Bu tüm dünya için geçerli. Önemli bir verim artışını bulunduğumuz döneme kadar getirdik bundan sonra da sürdürmemiz önemli. Verimliliğimizi arttırabilirsek dünyada gıda krizi olmayacak. Ama mevcut alanlarda, mevcut şekilde tarımı devam ettirirsek çok net bir gerçek var, nüfus artıyor buna bağlı olarak da üretim de artmazsa bu kriz ortaya çıkar" diye konuştu.
DÜNYADA 10 KİŞİDEN BİRİ AÇLIK İLE KARŞI KARŞIYA
Dünya Gıda Örgütü'nün tespitine göre dünya genelinde 828 milyon insanın açlık çektiğine değinen Söke Un Yönetim Kurulu Başkanı Ulusoy, "Dünyada 10 kişiden biri açlık ile karşı karşıya. Bunların bazıları o ülkelerde herhangi tedarik, arz ve fiyat sorunu olmamasına rağmen gıdaya erişemiyor. Neden? Çünkü yoksulluk, bu bölgelerdeki şiddet, savaş ve çatışma gibi sebeplerle erişim sağlayamıyor” dedi.
TÜRKİYE ŞANSLI ÜLKELER ARASINDA
Dünyada tahıl anlamında Türkiye'nin şanslı ülkelerin arasında olduğunu ifade eden Ulusoy açıklamasının devamında, "Buğday, bir tarım ürünü olarak topraktan çıktığı hali ile iyi şartlarda 3 yıla kadar muhafaza edilebilir. Bunu una dönüştürdüğümüzde raf ömrünü 1 yıla kadar indirmiş oluyoruz. Türkiye bugün özellikle içerisinde bulunduğumuz geçtiğimiz sezonda Toprak Mahsulleri Ofisi'nin uzun yıllardır görmediğimiz bir alım politikasına şahitlik ettik. Bakan bey geçtiğimiz hafta açıkladı 6 buçuk milyon tonluk bir tahıl stoğu Toprak Mahsulleri Ofisi'nin elinde. Özellikle sanayicilerden ziyade Toprak Mahsulleri Ofisi'nin çiftçinin ürününü satın aldığını ve ona sahip çıktığını gördük. Bu bizim için önemli bir parametre. Türkiye'nin hem kendisi üretici olması hem de bulunduğu bölge itibari ile Rusya ve Ukrayna gibi en önemli ihracatçılarının yakınında olması önemli bir avantaj. Buğday, tahıla, mısıra ve arpaya erişiminde ülkemizin öncelikli bir konumda olduğunu söyleyebiliriz. Dünya için çizdiğimiz en kötü senaryolarda dahi Türkiye her zaman kötünün iyisi olacaktır. Hem kendi üretimi var hem de lisanslı depoculuk sisteminde şu anda 8,5 milyon tonluk bir depolama kapasitesi var. Bu çok önemli bir teminat. Rezervimiz var mı var. Ama bunu depolayabilirsek rezervi muhafaza edebiliriz. Türkiye bu imkana sahip. Dış ticaretteki güçlü pozisyonu hem büyük bir ihracatçı, hem de büyük bir ithalatçı olduğu için kendisinde herhangi bir kuraklık sebepli açık olduğunda da bunu diğer ülkelerden temin edebilmekte. O yüzden dünyada tahıl anlamında Türkiye'yi şanslı ülkelerin arasında sayabiliriz" ifadelerine yer verdi.