Geçen yıl yaşanan kuraklık tehlikesinin bu yılki bol yağışlarla bir nebze unutulduğunu fakat tehlikenin henüz geçmediğini belirten Prof. Dr. Yusuf Demir, “Bildiğiniz gibi geçen yıl ciddi bir kuraklık riskiyle karşı karşıyaydık ve Türkiye’nin gündemine oturmuştu. Ama özellikle şubat ayından itibaren aldığımız öncelikle kar yağışı, daha sonra da mart, nisan ayında aldığımız ilkbahar yağışları bizi sevindirdi. Tabii, bu yağışlar hem tarımsal üretim açısından hem su kaynaklarımızın yeraltı sularımızın desteklenmesi açısından önemliydi. Şu anda su kaynaklarımız noktasında da ciddi bir doluluğa ulaştığımızı söyleyebiliriz. Ancak tabii burada yağışların özellikle mart ve nisan ayında 2 aylık süreçte sürekliliği ve devamlılığı aynı zamanda iklimde ve ortalama sıcaklıklar ile mevsim normallerinin altında seyretmesi tarımsal açıdan bir başka riski beraberinde getiriyor” dedi.
"Yağışlar mevsimsel kaymanın bir sonucu"
Bol yağışların su kaynakları için sevindirici olduğunu ancak çiftçilerin ekim zamanlarını ileri kaydırmalarına da sebep olduğunu söyleyen Prof. Dr. Demir, “Son yıllarda bildiğiniz gibi küresel iklimin etkisiyle beraber mevsim kaymalarının olduğunu, mevsimsel değişimlerin olduğunu hep ifade ettik. Aynı zamanda da yağışları ifade ederken de yağışların mümkün olduğu kadar yıl içerisinde dengeli dağılmasını, eşit dağılmasının çok önemli olduğunu, üretim belli dönemlerinde daha çok olması, belli dönemlerinde güneşli gün sayısının günlük güneşlenme süresinin önemli olduğunu hep ifade ediyoruz. Bu anlamda da ilkbahardaki bu sürekli yağışlar su kaynakları ile ilgili bizi sevindirirken, tarımsal üretim açısından da bir mevsim kaymasını, ortalama sıcakların son günlerde düşük olması tarımsal üretimde büyük bir kayma meydana getiriyor. Yaklaşık 15-20 günlük hatta 1 aya yakın süreli bir erteleme söz konusu. Şu anda tarlalara çiftçilerimiz çoğu girememiş durumda. Tabii, bu da bu ilkbahar yağışlarındaki mevsimsel değişimlerin, mevsimsel kaymanın bir sonucu. Elbette biz üretimde sebze üretimsel potansiyelimizi buna göre ayarlamak durumundayız” diye konuştu.
"Bu yağışlar ciddi anlamda bir kuraklık riskinin habercisi olabilir"
Bir diğer tehlikenin ise kuraklık olduğunu ve yaz ayları için endişe verdiğini söyleyen Yusuf Demir, “Bu sürecin devamlılığında bir başka nokta da yağışların yaz aylarında nasıl devam edeceğidir. Bu noktadaki veriler bizi tedirgin ediyor. Hep söylüyorum yağışların hem kurak geçmesi hem de zaman zaman böyle bol yağış almamız bizi rehavete düşürmemeli. Rehavete kaptırmamalı. Yağışlar iyi gidiyor. Su problemimizi çözdük gibi bir anlayış bizi yarın önümüze çıkacak tehlikelerde de büyük riske atabilir. Özellikle temmuz, ağustos, eylül aylarında bu yağışların azalması belki de ciddi anlamda bir kuraklık riskinin habercisi olabilir. Bu noktadaki veriler bizi biraz endişeye düşürüyor” şeklinde konuştu.
"Çiftçiler geleceğe hazırlıklı olsunlar"
Çiftçilere kuraklık tehlikesine karşı hazırlıklı olmalarını vatandaşlara ise su kullanımında rehavete düşmemeleri konusunda uyarı yapan Demir, “Onun için de ben özellikle çiftçilerimizi, üreticilerimizi bu konuda uyarmak istiyorum. Geleceğe mutlaka hazırlıklı olsunlar. Temmuz, ağustos, eylül aylarında üretimle ilgili su potansiyellerimizi, su kaynaklarımızı ona göre kullanarak o dönemlerde ihtiyaç duyulan suyu sağlayacak bir altyapıyı önceden oluşturmaları gerekiyor. Çünkü bununla mücadele öyle bir günlük, bir haftalık, bir aylık mücadele, ‘ya biz temmuz, ağustos aylarında hazırlanalım’ şeklinde olamaz. Ancak ne olabilir, rehavete kapılmadan sıkıntılı zamanlara hazırlıklı girerek çözüm üretebiliriz. Asıl mücadelenin yağış rejimi, yağış dağılımı, küresel iklimle mücadelenin dünya çapında ülkesel bazlarda planlanarak yürütülmesi gerekiyor. Bildiğimiz gibi dünyada küresel iklimle mücadele etme noktasında çok ciddi atılımlar gerçekleşiyor. Türkiye’de bunlara ortak olmaya ve duyarlılık oluşturmaya çalışıyor. Son 2 aylık süreçte bu duyarlılıkta bir zafiyet oldu gibi görünse de tabi biz sıkıntıyı gördüğümüzde toplum olarak böyle bir toplumuz tekrar buna sarılıyoruz. Ben bugün de yağışların bol olduğu sıkıntının az olduğu dönemde de duyarlılığı daha üst noktaya çıkartacak tedbirlerin alınması gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.