Uzm. Dr. Mustafa Emin Dinççağ, insanoğlunun bedeni kadar duygusal yapısı ile de var olduğunu söyledi. Sağlık problemlerinin oluşmasında bilinen birçok etkenin yanında emosyonel durum denilen duygusal yapının da çok etkisi olduğunu ifade eden Dinççağ, “Özellikle yüksek tansiyon ve birçok kalp hastalığının oluşmasında psikososyal durumun ve duygusal durumun etkili olduğuna dair birçok çalışma var. İş yerindeki stres, aşırı yüklenme, sosyal çevre ilişkilerinin bozuk olması, ırk ayrımına uğramak, uzun süren toplantılar, günlük çalışma sürelerinin çok uzun olması yüksek tansiyona ve kalp damar hastalıklarına yol açıyor” dedi. "Erkeklerde kadınlara göre daha fazla hissediliyor" Bu konuda yapılmış birçok çalışmada stresin tansiyonu yükselttiği ancak kronik hipertansiyona neden olmadığı şeklinde görüşlerin olduğunu aktaran Dr. Dinççağ, “Ancak yapılan bazı araştırmalarda 8 yıllık bir çalışmada 3 bin 200 genç erişkinin yüksek tansiyona uğradığı ve koroner arter hastalığına yakalandığı tespit edilmiştir. Yine Kanada’da 8 bin 395 beyaz yakalı üzerinde yapılan bir başka çalışmada iş stresinin 7,5 yılda yüksek tansiyona neden olduğu ve sosyal desteği zayıf olanlarda bu etkinin daha fazla ortaya çıktığı bulunmuştur. Etki erkeklerde kadınlara göre daha fazla hissedilmiştir” diye konuştu.
"Stres vücuttaki damarsal sisteme zarar verir"
Stresin, insan vücudunda sempatik sinir sistemi vasıtasıyla yüksek tansiyona neden olduğuna dikkat çeken Dinççağ, “Artan hormonlar kalp hızını artırmakta, kan volümü artmakta ve tansiyon yükselmektedir. Stresin sürekli olması hastalığın kalıcı olmasının nedenidir. İç sıkıntısı, depresyon, aileden ve arkadaştan uzak kalmak kalp hastalıklarıyla ilişkilidir. Vücuttaki damarsal sisteme zarar verir. Stres damar büzücü bir madde olan vasokonstriktörlerin vücuttan salgılanmasına yol açar” şeklinde konuştu.
"Hüzün insanı olgunlaştırır"
Kendi yazdığı “Hüzün” adlı kitabı hakkında da bilgi veren Dinççağ, “İnsanoğlu vücudunun yanında duygusal yapısı ile de vardır. Duygularımız bizi biz yapar. Seviniriz, üzülürüz, kızarız, kuşku duyarız, severiz, nefret ederiz. Tüm bu duygularımız bizi biz yapar. Hüzün duygularımızdan biridir. Duygularımızı tanımalıyız. Eğer duygularımızı tanırsak Mevlana'nın dediği gibi hüznümüze sahip çıkmalıyız. Hüzün insanı olgunlaştırır. Hüzün, herkesin yaşayabileceği bir duygudur. Hüzün üzerine birçok şiir, kitap yazılmıştır. Bu kitapta hüzün üzerinde düşünülmesi, iyi anlaşılması ve sahip çıkılması gereken bir duygumuz hatırlatılmıştır. Kronik hüznün, bir yüksek tansiyon sebebi olacağı da unutulmamalıdır” açıklamasında bulundu.