Bazı şehirler lokumuyla ünlüdür..

Bazısı leblebisiyle..

Bazısı lahmacunuyla, bazısı fıstığıyla, bazısı da acılı kebabıyla..

Satırlarca örnek verilebilir bu tür şehirlere..

Başka öne çıkan bir değeri olmayan..

Ve yaşanan en ufak bir krizde kepenk kapatan esnafıyla gündeme gelen bu tür şehirlerin..

İşler iyiye gitmediğinde bir B planı geliştirme şansı ise oldukça zayıftır..

Bazı şehirler ise böyle dar bir alana sıkıştırılamayacak kadar büyüktür..

Öne çıkan tek bir simgeye mahkum edilemez..

Birçok özelliği ile öne çıkar..

İlk bakışta bir karmaşa yaşandığı zannedilir ama..

Alternatif özellikleri sayesinde hemen her konuda gündeme gelme imkanları vardır..

Samsun da bu tür şehirlerden..

Sadece görsel zenginliği olan..

Ya da sadece tarım şehri olma iddiası taşıyan..

Ya da ne bileyim; sadece geçmişi ile övünmeyi alışkanlık haline getirmiş bir kent olmamalı SAMSUN..

Tarım altyapısı yüksek bir kıyı şehrinde tarım görmezden gelinemez..

Zengin ve verimli toprakları vardır zira..

Yahut, deniz, hava, kara, demir..

Her türlü ulaşım ağının yer aldığı bir şehirde..

Lojistik önemsizdir denemez..

Deseniz de inandırıcı olmaz..

Türkiye'ye mal olmuş kariyerli onlarca futbolcusu hafızalarda iken..

Ve bir alt ligde oynadığı halde Süper Lig takımlarından daha fazla seyirciye oynayan..

Bir futbol takımına sahip şehirde..

Spor asla görmezden gelinemez..

Bu ve buna benzer belki de onlarca gerekçe yazabiliriz Samsun için..

Ve hepsi de son derece tutarlı ve iddialı ifadeler olur..

'Sağlık Kenti Samsun' da güzel slogan..

Hem ülke içi sağlık turizmine göz kırpan..

Hem de Karadeniz'e kıyı ülkelerin sağlıkla ilgili taleplerine cevap verebilecek..

Onlarca sağlık tesisi, hastanesi vs. var Samsun'da..

Belki bir kıvılcım gerekiyordu eşik atlamak için..

O da oldu sonunda..

Karşı kıyıyla direk uçak seferleri başladı..

Bu durumu çok iyi değerlendirmek..

Ve oluşabilecek tüm negatif unsurları şimdiden düşünüp çözüm üretmek şart..

Neleri mi kastediyorum?

Atıyorum; işi mizah düzeyinde sulandırıp,

Turistleri ya da bebeklerini mıncıklamamak lazım mesela..

Sonra da üstünü örtmek için nüfuz falan kullanmalar..

Olmaz, olmamalı bunlar..

Belki ciddi bir iç hizmet eğitimi ile bu tür sorunlar hızla çözülebilir..

Ama laf olsun diye verilmemeli bu eğitimler..

Aslında daha da önemlisi;

Bizim memleketin bir 'güleryüzlü hizmet' sorunu var aslında..

Ne kadar yorulmuş olursan ol!

Ne kadar sıkıntılı süreçler yaşarsan yaşa!

Bunu işine yansıtma arkadaş!

Senin görevin, gelen hastayı ya da müşteriyi önce güleryüzle karşılamak..

Sonra da talebini, sorununu çözmek..

Kimse senin muşmula suratını çekmek, katlanmak zorunda değil..

Ama pratikte öyle mi?

Bırakın güleryüzü, neredeyse dövecekler adamı!

Bir afra, bir tafra sorma gitsin!

Ve bu sadece sağlık sektörünün sorunu da değil..

Köşedeki markette de bu böyle..

Falanca giyim mağazasında da..

Filanca kafede de..

Demem o ki;

Bu işler topyekün eğitimle yakinen alakalı..

Elin Rus'u ya da Arap'ı bizim Ayşe Teyze gibi müsamaha göstermeyebilir..

Göstermez de..

Ve bir çuval incir belki de..

Fındık kabuğunu doldurmayacak nedenlerle berbat olma noktasına gelebilir..

O sebep;

Her zamankinden daha dikkatli ve güleryüzlü olmamız şart..

Öte yandan;

Sağlık sektörünün bir türlü çözülemeyen acayipliklerini de..

Hızlıca çözüme kavuşturmak gerekiyor..

Dikkat edin 'sorun' demiyorum..

Acayiplik diyorum..

Bu acayiplikleri de ayrı bir yazıda..

Ya da belki bir analiz yazısında..

Olabildiğince anlaşılabilir bir biçimde açıklamaya gayret edeceğim..

Konu çok hassas ve bu yazının dibinde harcanmayacak kadar önemli..

O kadar diyorum!

'SAĞLIK KENTİ SAMSUN' ÜZERİNE...