Ben Ülkücüleri Hep Sevdim Sevmeye de Devam Ediyorum
Ben ülkücüleri hep sevdim. Bu başlıkla 2 yıl önce yazdığım bir yazı 1 milyonun üzerinde okunmuştu. Belki de hayatımın yazısı oldu
Ben ülkücüleri hep sevdim...
Bu başlıkla 2 yıl önce yazdığım bir yazı 1 milyonun üzerinde okunmuştu...
Belki de hayatımın yazısı oldu...
Yüzlerce tebrik aldım...
Türkiye'nin ülkücü ağırlıklı haber sitelerinde o yazım manşetlere taşındı...
Makale dalında ödül vermek isteyenlere 'Ben ülkücü değilim. teşekkür ederim' diyerek geri çevirdim...
Gazeteciyiz biz...
Bu ülke de olan biten her şey beni yakından ilgilendirir...
Bizim siyasetimiz olmaz...
Halktır en büyük enerjimiz...
Seçim gelir, oyumuz vardır kullanır görevimizi yaparız...
Son dönem de MHP'de yaşanan olaylar özellikle ülkücü camiayı son derece bölmüş durumda...
İnsanlar arayışta...
Soruyor ülkücüler; 'Neden bu hale geldik' diye...
Biz de soruyoruz; 50 yıllık bir dava partisi neden bu hale geldi...
Sosyal medyayı çok iyi kullanan ülkücüler duygularını, düşüncelerini dile getiriyorlar aslında...
Sorun davasına inananlar da mı?
Yoksa MHP'yi yönetenler de mi?
İnsan harcama fabrikası olmuş MHP...
Sayın Bahçeli'yi takdir ettiğim yönleri olduğu kadar eleştirecek çok icraatları da var...
15 temmuz öncesi Cumhurbaşkan Erdoğan için şu sözlerini hiç unutmuyorum mesela;
'Bu ülkede herkes cumhurbaşkanı olabilir ama Erdoğan asla olamaz...'
Şimdi sakin kafayla düşünüyorum;
Bir lider kendi tabanına bu mesajı verip ülkenin Cumhurbaşkanını hedef gösteriyorsa tabanın Sayın Cumhurbaşkanına bakışı nasıl olur?
Ülkücülerin bu mesajdan sonra Erdoğan'a sempati duyması mümkün mü?
AK Parti içinde ülkücü kökenli insanların Bahçeli'yi sevmesi beklenebilir mi?
Bir TV konuşmasında Sayın Bahçeli şöyle diyor;
'15 temmuz öncesi Erdoğan'la ilgili söylediğim her şeyin arkasındayım...'
Bu ne şimdi?
Ülkücülere bu durum nasıl izah edilebilir?
Ve 15 temmuz sonrası...
Bahçeli beka sorununu gerekçe göstererek 'AK Parti ile Cumhur ittifakında birlikteyiz' mesajı veriyor...
Yaptığı son derece doğru...
24 haziran seçimlerinde AK Partililer kendisine bu duruşundan dolayı ciddi oy verip partisini barajın üstünde tuttu...
Bu süreçte ise o kadar gel-git yaşandı ki, ülkücüler bir sağa bir sola savruldu...
Hayatları boyunca savruldular gerçi!
Sonra Cumhur ittifakına her iki parti de sımsıkı sarılarak yoluna devam etti...
24 Haziran'da Cumhurbaşkanı Erdoğan % 52.5 oy alarak yeniden cumhurbaşkanı seçilirken, bu iki partinin gücü millet ittifakını geride bıraktı...
Her şey çok güzel...
Farkındaysanız yaşanan bu süreçte MHP'den ayrılıp bir çok ülkücünün partisinden istifa ederek kurduğu İYİ Parti olayına girmiyorum bile...
Cumhur ittifakı devam ederken yerel seçimler geldi çattı...
Şöyle bir hafızanızı tazeleyip 3 ay öncesine geri dönün...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul'da yaptığı açıklamalara kızan Bahçeli esti gürledi...
Ne demişti Sayın Bahçeli; 'Cumhur ittifakı devam ama yerel seçimlerde herkes yoluna...'
Bu açıklamanın ardından Erdoğan'da 'Madem herkes yoluna biz de yolumuza gideriz' dedi...
MHP artık yerel seçimlerde her ilde aday gösterecek ve kendi ipini kendi çekecekti...
Türkiye'nin dört bir tarafında bu anı bekleyen ülkücüler hazırlıklara başlarken, Erdoğan- Bahçeli görüşmesi gerçekleşti...
O görüşmenin ardından önce İstanbul, Ankara ve İzmir sonrasında Cumhur ittifakının aldığı kararla yerel seçimlerde tam bir işbirliği kararı verildi...
Ülkücüler bir kez daha şokta, ülkücüler yine şaşkın...
Sayın Bahçeli bir çok ilde açıkladığı adayları geri çekerek cumhur ittifakına tam bir bağlılık gösterdi...
Grup toplantılarının çoğunda ülkenin bekasını gerekçe gösterip; 'Bizim meselemiz 3-5 belediye almak değil' dedi...
Bunu anlayabilirim aslında...
Peki yine 3 ay önce bir grup toplantısında 'Herkes yoluna' restini çekerken ülkenin bekası önemli değil miydi? diye sormak geliyor içimden...
Bu kadar baş döndürücü bir siyasi trafikte ülkücülerin vereceği hangi karar sorgulanabilir sizce...
Ya da ülkücülerin gelinen nokta da suçu nedir?
İşte Samsun...
AK Parti il başkanının söylemlerinden sonra bir il başkanı ve bir milletvekilinin başı yendi...
Tek suçları ülkücülerin hakkını korumak!
Bu insanları genel merkeze çağırıp konuşmak yerine kelle alıp gövde gösterisi yapmak neyin hesabıdır?
Geçmişte bir çok ülkücü bu şekilde partisinden kopartılarak MHP neyi başarmıştır?
Erhan Usta'nın savunması bile okunmadan alelacele verilen ihraç kararı hangi ülkücünün içine sinmiştir?
Samsun'da bu kadar olay yaşanmasına rağmen elinde olan bir ilçeyi MHP'ye verip bir ilçeyle geçiştirilen Samsun siyasi anlamda mutlu mudur?
Madem bir kaç belediye eksik ya da fazla olması önemli değilse ülkücüler Samsun'da onure edilemez miydi?
Şimdi bu karara kendince duruş sergileyip partisinden istifa eden eski belediye başkanları ülkücü müdür, değil midir?
Bu kadar kamplaştırma, ötekileştirme, ayrıştırma yapılırken, ülkücülerin suçu nedir?
Ankara genel merkez de bana göre dinazor grubu olan bazı insanlar mı daha ülkücü?
Davasına sımsıkı bağlı her şeye rağmen 'MHP'deyim' diyen ülkücüler mi?
Yoksa çeşitli nedenlerle o ya da bu partiye gidip siyaset yapmaya çalışan ülkücüler mi?
Bahçeli'nin 'Çile' dediği ülkücülük bu olsa gerek...
Ülkücüler bir zamanlar kardeştiler...
Şimdi ise düşman olmuşlar...
Bunları bu hale kim düşürdü?
Asıl bu sorunun cevabını bulmak gerekir...
Samsun dahil Türkiye'nin her tarafında durum aynı...
Söyleyin şimdi;
Bu kadar cefayı çeken, çile yaşayan ülkücüleri ben nasıl sevmeyeyim?
Hepsi benim için bir değerdir...
En kötüsü bile vatanını satmaz uğrunda ölümü göze alır...
Allah vergisi mayalarında bu vardır...
Biz bu ülkede din tüccarlığı yapıp, vatanını satan ne insanlar gördük...
Halen dibini bulmaya, temizlemeye devam ediyoruz...
Güvenin ülkücülere...
Nereye giderlerse gitsinler onlar ülkücü...
Kimseyi dışlamayın...
Özlerinde ülkücüler çünkü...
Kırmayın onları...
Hatta sarılın...
Siyasette farklı yerlerde olsanız bile;
Adınız ülkücü, şanınız ülkücü, özünüz ülkücü...
Sizi nasıl sevmeyelim ki...
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.