Obsesif kompulsif bozukluğa dikkat
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Topluluğu tarafından “Obsesif Kompulsif Bozukluk” (OKB) konulu konferans düzenlendi.
Eğitim Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleşen etkinliğe; Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Nursel Topkaya ve bölüm öğrencileri katıldı. Konferansın davetli konuşmacısı Dr. Öğr. Üyesi Şükriye Varol, obsesif kompulsif bozukluğun ne olduğu, belirtileri, oluşma nedenleri, tedavi yolları hakkında öğrencilere aydınlatıcı bilgiler verdi.
“Her endişe ve takıntı OKB değil “
Günümüzde birçok insanın çeşitli endişe ve takıntılara sahip olduğunu ancak her endişe, kaygı ve takıntıyı OKB olarak isimlendirmenin doğru olamadığını ifade eden Varol “Obsesif kompulsif bozukluğu olan bireyler takıntılı düşünceleriyle başa çıkamaz ve bu durum onların gündelik aktivitelerinde kendilerini kısıtlamalarına neden olur” dedi.
“Freud’un yaptığı çalışmalarla OKB gerçek tanımına kavuştu”
Dr. Öğr. Üyesi Şükriye Varol, OKB’yi kişinin zihnine istem dışı giren ve uzaklaştıramadığı fikir ve dürtüler (obsesif) ve bu rahatsız edici duygu ve düşüncelerden kurtulmak için yaptığı tekrarlı davranış ve zihinsel eylemler (kompulsif) olarak tanımlarken, bu tanımlamanın psikanalizin kurucusu Sigmund Freud’un yaptığı çalışmalarla yerine oturduğunu belirtti.
“Obsesyonların özellikleri toplumdan topluma değişiyor”
Sunumunda obsesyonların özelliklerine işaret eden Varol “Obsesyonlar; kontrol edilemezler, benliğe yabancıdırlar, zorlayıcı karakterdedirler ve istenmezler. Bu yüzden de bireyde anksiyeteye neden olurlar. Bunun sonucu olarak da kompulsif davranışlar ortaya çıkar.” bilgisini paylaştı.
Obsesyon ve kompulsiyonların toplumdan topluma ve kültürden kültüre değişiklik gösterebildiğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Varol, OKB olan kişinin; aşırı düzenli ve aşırı kontrollü olduğunu, sözcükleri seçerek konuştuğunu ve yanı sıra da onlarda ayrıntıya odaklanmanın belirgin olduğunu söyledi. Varol, OKB olan kişilerdeki bütün bu özelliklerin, algı ve yönetim bozukluğa işaret etmediğini, bu tip kişilerin; ilişkilerinde sıkıcı olacak kadar saygılı ve kuralcı olabileceklerini dile getirdi.
Her 100 kişiden 2-3 kişi OKB’li
OKB ile ilgili çalışmalardan da söz eden Dr. Öğr. Üyesi Varol, “OKB önceleri nadir olarak görülen bir hastalık olarak kabul ediliyordu ancak son yıllarda yapılan araştırmalar, bu hastalığın toplumun büyük bir kesiminde her 100 kişiden 2-3’ünde görüldüğünü ortaya koymaktadır. OKB tedavisinde en etkili tedavi yaklaşımı ‘bilişsel davranışçı terapi’ ve farmakoterapi (ilaçla tedavi) olarak öne çıkmakta. Öyle ki 13-20 seans, birçok hasta için yeterli olabiliyor” diye konuştu.
OKB’nin türleri hakkında da bilgi veren Varol’un, öğrencilerin merak ettiği soruları cevaplamasıyla etkinlik sona erdi.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.